Annemin Gizli Dünyası

 4 sene önce henüz 18 yaşında toy bir gençken üniversite eğitimim için ayrıldığım İstanbul'a artık temelli olarak dönmüştüm. Bu 4 sene içinde hayatımda pek çok şey değişti. En büyük olay ise 3 sene önce babamı kalp krizinden kaybetmem olmuştu. Artık koca evde annemle tek başıma kalacaktım. Annem Arzu 44 yaşındaydı. Bundan 24 sene önce kendisinden 22 yaş büyük olan babamla evlenmişti. Babamsa dededen kalma iki büyük deri fabrikasının sahibiydi. Otoriter, neredeyse hiç yüzü gülmeyen nemrut suratlı bir adamdı. Babam öldüğünde fabrikalar ve çeşitli mülklerin yerinde yeller esiyordu. Bunların hepsi babamın kumar bağımlılığının neticesinde buharlaşmış ve maddi sıkıntılar bizim için her gün daha fazla artar olmuştu. Belki de babamın kalp krizi geçirmesinin sebebi de buydu. Sonraki yıllarda elde kalan para benim okulumu bitirmeme ancak yetebilmişti. Ne zorluklar içerisinde okumuştum Florida'nın cehennem sıcağında ben o okulu. Tabii maddi yönü itibarıyla bunların bir yanılgıdan ibaret olduğunu çok sonraları öğrenecektim. Annemden bahsetmek gerekirse; modern anlamda türbanlı, 1.65 boyunda, 65 kilo civarı, bembeyaz kaymak gibi bir teni olan, belirgin vücut hatlarıyla (dolgun kalçaları ve büyük, diri memeleriyle) balık etli bir kadındı. Yaşı ve fiziğiyle ideal bir mature olan annem Arzu, bunun yanında güzelliğini ortaya koyan çok hoş ve seksi bir yüze de sahipti. İnsanı içine çeken yeşil gözleri, pembeye boyadığı tatlı dudakları, bembeyaz dişleri ve minik hokka burnuyla adeta bir portre gibiydi. Tatlı kadife sesi, hep güleryüzlü oluşu, sıklıkla beliren gülümsemesi ve zaman zaman attığı gür kahkahalar fiziksel özellikleriyle de birleşerek onu kolaylıkla şuh, alımlı ve seksi bir kadın boyutuna taşıyordu. Öyle ki onunla birkaç dakika geçiren her yaştan erkeğin ondan etkilenmemesi ve bunun bir boyutuna ulaşmaması pek zor bir durum. İstanbul'daki evime dönüşümle beni şaşırtan olayların başında annemin bir giyim mağazası açması olmuştu. Annem artık patron olmuş, açtığı mağazada bir de genç bir kızı tezgahtar olarak istihdam ediyordu. Anneme bu mağazanın hangi parayla açıldığını sorunca, bana babamın eski dostlarının ve sağolsun amcamın yardım ettiğini söyledi. 54 yaşındaki amcamın hali vakti yerindeydi. Üç ayrı semtte kebapçısı vardı. Annemin finansal kaynak konusundaki açıklamalarını tam anlamıyla tatmin edici bulmasam da üstelemedim. Geleli 1 ay olmuştu. Temmuz sıcağı ortalığı kavuruyordu. Tatil kısmını bir yana bırakıp artık iş arama kısmıyla meşgul olmam gerektiğini düşünüyordum o sıralar. Kafam bu düşüncelerle doluydu ama annemin ne kadar değiştiğini her gün daha açık bir şekilde görmem beni başka meseleler üzerine düşünmeye itiyordu. Babamın aşırı otoriter tavrının ve hatta zorbalığa varan ceberutluğunun hakim olduğu aile hayatımızda hem tek çocuk olan ben hem annem çoğu zaman edilgen ve ezik kalmaktan kurtulamıyor ve mütemadiyen her alanda ve her anlamda babamın sözlerini tereddütsüz emir telakki edip korkuyla uyguluyorduk. Ama artık her şey değişmiş, Mehmet Bey'in diktatörlüğü yıkılmıştı. Buna rağmen yine de anneme birkaç defa babamdan bahsedecek, hatrımızdaki pek az hoş anıyla onu yad etmeye çalışacak olmuştum. Annemse ya lafı değiştirmiş ya da gönülsüz bir iki söz edebilmişti. Zaten bu normal değil miydi ki? Çirkin ve sevimsiz bir adam olan babamla evlenmelerinin en büyük sebebi babamın zengin oluşuydu. Evlilik hayatları boyunca annemin babama hiçbir zaman sevgiyle yaklaştığını görmedim. Gerçi aynısı babam için de geçerliydi. Annemi değişen şartlar yüksek özgüven sahibi, iletişim becerileri üst düzeyde olan, daha kadınsı giyinmekten ve çapkın bakışlar atmaktan kaçınmayan ve bütün bunları 'patron' titri ile otoriter bir üslupta yapan bir 'femme fatale' olma haline taşımıştı. Beni şaşırtan önemli konulardan biri de annemin giyim tarzının çoğunlukla tesettür standartları içerisinde kalarak ve hatta bazen de dışına çıkarak kadınlığını vurgulayacak ölçüde değişmiş olduğuydu. Eskiden annem neredeyse topuklarına varacak ölçüde uzun bir etek giyer, üzerine de bol, vücut hatlarını belli etmeyecek kazak, sweat vs. giyerdi. Şimdiyse bazen diz kapaklarını zorlayan bazen dar bazen geniş etekler giyiyor ya da bacaklarını ve kalçalarını saran bir jean ya da kumaş pantolon tercih ediyordu. Üstü için de benzer durum geçerliydi. Her giydiği karnını ve göğüslerini sıkıca sarıp, hatlarını belli eden kıyafetlerdi. Bunun üzerine bir de ağır makyaj yapıyordu. Bazen kullandığı rimel, ruj vs. onu azgın bir kadına dönüştürüyordu. Bu metamorfoz beni annemin iç çamaşırı çekmecelerini karıştırmaya varacak ölçüde hem meraklandırmış hem azdırmıştı. Çekmecenin içi dantelli, transparan, g-string külotları bir diğeri ise tamamen transparan/yarı transparan, leopar desenli çeşitli seksi sütyenleri bana sunmuştu. Sütyenleri elime her aldığımda iç kısmını ağzıma doğru götürüp içine giren annemin iri memelerini hayal ederek kalp çarpıntısıyla kendimden geçiyordum. Aynısını g-string külotlar için de dakikalarca yapıyordum. Bu heyecanlı dakikaları bırakıp yeni şeyler aramak üzere giysi dolabını karıştırdığımda saten ve tül olmak üzere seksi gecelikler ve kombinezonlarla karşılaştım. Öyle muhteşem şeylerdi ki heyecanım gitgide büyüyordu. Özetle bütün bunlar yavaş yavaş annem Arzu'yu annem olmaktan çıkararak, onu benim için orta yaşlı, seksi, isterik bir ev arkadaşına dönüştürmüştü. Ama aklımdaki esas soru da şuydu: "peki ama bu seksapelite kimin için?" Annemin giyim mağazasına üç farklı günde, üçüncü gidişimde de annemi bulamadım. Tezgahtar Aslı annemin toptancıya gittiğini kırıtarak 3. defa söyledi. (Bu kızın da gözü bendeydi, bu aşamada biraz da kendimi aktarayım. Fiziksel olarak. 1.75 boyunda, 65 kilo uzun saçlı, kılsız ve köseydim. Takdimi bir kenara bırakırsak tezgahtar bir kız için sosyal statü, eğitim ve fiziksel özelliklerim itibarıyla fena sayılmam. Bunlar bir yana da Arzu'nun toptancıya gitmediği besbelliydi. Nereye gitmişti acaba? Bu soru, üst üste iki gün sabah annemle çıkıp, akşama kadar dükkanın civarında gizlice dolanmama yol açtı. Şans bu ya, annem neredeyse iki gün boyunca akşama kadar dükkandaydı. Yalnız amcam bu iki günde 3 defa mağazaya gelmiş ve her seferinde bir saatten fazla kalmıştı. Galiba aklımdaki sorunun cevabı da buydu ama varsayımları kenara bırakıp, emin olmam gerekti. Söz konusu ikinci günün akşamında annem mağazadan çıkıp eve gitmek üzere arabasına gittikten sonra, mağazaya daldım. "Denizciğim hoşgeldin, ben de kapatıyordum." "Aslı, annemin odasından bir şey almam lazım, hemen hallederim" dedim ve Annemin odasına girip, her yanı iyice yokladım. Fakat görünürde hiçbir şey yoktu. Çıkmak üzere kapının kulpunu tuttuğum anda kenarda duran çöp kutusu gözüme çarptı. İçini açıp bir iki kağıdı kaldırıp derine inince iki tane kullanılmıış, içi sperm dolu prezarvatif ortaya çıktı. Varsayımlar hakikate dönüşmüştü. Çöp kutusunu kapatıp, odayı gözlemledim. Deri, açılıp çift kişilik geniş bir yatağa dönüşebilen bir koltuk vardı. Oda için fazla geniş bir koltuktu. Olayın iç yüzü şimdi anlaşılıyordu. Haydar Amcam yengesini işte bu deri koltukta gün aşırı sikiyordu. Bunun üzerine annemin oğluma mezuniyet hediyem diyerek aldığı, muhtemelen Haydar Amca'mın parasıyla alınmış spor bir Mercedes'le Caddebostan Sahili'nden Kadıköy'e doğru ağır ağır yol alıyordum. Moda'da daha önce birkaç defa sikiştiğim Eskort Melike'nin memelerini yalarken amcamın ağzı ve diliyle annemin memelerini nasıl yalayıp ısırdığı aklıma geliyordu. Melike'nin memeleri ufaktı. Anneminkilerse hem iri hem diriydi. Başımı kaldırıp Melike'ye: "bana Haydar de, Haydar'ım sik beni de" "ne Haydar'ı canım" "ben de sana Arzu'm, orospum diyeceğim" "Deniz, sen de mi manyadın lan" "sen ne diyorsam onu söyle güzel bahşiş vereceğim, azdır beni bu sözlerle" Melike ile geçirdiğim gecenin ardından arabamla eve dönüyordum. Onların neler yaşadığını hayal ederek, Haydar olup annem Arzu'yu defalarca sikmiştim. Amerika'dayken seks yapmadığım kadın tipi kalmamıştı. Defalarca boşalmıştım. Yaşım 23'e varırken yıllar boyunca ne kadar çok boşalmıştım ama dün Melike'nin evindekileri düşününce sanki kendimi ilk kez boşalmış gibi hissettim. Çünkü böylesi hiç olmamıştı. Adeta kor bir alev gibi yanmış ve Melike'nin amcığını ve kasıklarını döllerimle sırılsıklam yapmıştım. Eve vardığımda saat 11'e geliyordu. Annem çoktan mağazaya gitmişti. Ben de yorgun olmama rağmen hemen bir duş alıp çıktım. Şüphe uyandırmak istemediğimden arabayı almak yerine taksiye bindim. İçimden bugün bir şeyler olacak diye hissediyordum ama olacak olan hakikaten olacaksa ben ne yapacağım o zaman diye düşünmeden de edemiyordum. Amcam içerideki odaya girecek ve annemi sikecek. Peki ben ne yapacağım? Ya da amcam annemi alıp götürecek ve bir yerde sikecek, o zaman yine ben ne yapacağım? Muammalarla dolu "sexual corruption" temalı oynadığım bu bir tür dedektiflik oyunu nasıl son bulacaktı, hiç bilmiyordum. Yaklaşık iki saat olmuştu. Halen oturuyordum bu parkta. Oturduğum yerden uzaklıktan kaynaklı olarak biraz zor da olsa mağazayı görebiliyordum. Güvercinleri ve onlara yem atanları izlerken neredeyse annemin mağazadan çıkışını kaçırıyordum. Arzu'yu görmemle birlikte (başında yüzünü ortaya çıkarak değişik bağlama stiline sahip beyaz bir türban, lila renkte koca memelerini gözler önüne seren dar bir bluz, siyah topuklusunun birkaç parmak üstünde biten siyah bir etek vardı. Hızlı adımlarla onu takibe koyuldum, yaklaşık 10 dakika yürüdükten sonra malum kişi yani Haydar amcam annemi yol ağzından tank gibi olan cipine aldı. Hemen taksi çevirip takip etmeye başladım. Uzun süren yolculuk Dragos'ta geniş bahçeli bir villanın önünde son buldu. Onlar inip içeri girerken, ben de taksiciye dikkatli takibi ve meraklı sorularını kesmesi sebebiyle mükafatı olan 100 lirayı takdim ettim. Amerika'da geçen yıllardan sonra henüz yeni yeni alışmaya başladığım İstanbul'da daha önce hiç gitmediğim Dragos'ta koskoca bir villanın etrafında dolanarak içeri girmek için Micheal Scofield tarzı bir plan yapmaya çalışıyordum ki bu anlarda villanın arka duvarının hemen yakınında duvara aşmamda yardımcı olabilecek büyük ve uzun bir kalas buldum. Yine de pek kolay olmadı oraya tırmanmak, demirlere kolumu çarparak ufak bir yarayla içeri dalabildim. Bahçede pek çok farklı türde ağaç ve çiçek vardı ama asıl korkum bir köpeğin varlığıydı ki neyse yoktu. Ağır ağır adımlarla eve yaklaştım. Şatovari villanın camlarından ilkin amcam Haydar'ı gördüm. Telefonla konuşuyordu. Annem ortalıkta görünmüyordu. 5-6 dakika sonra haydar telefon görüşmesini sürdürürken, korna sesleri gelmeye başladı. Amcam hızlı adımlarla dışarı çıkıp kapıyı açtı. İçeriye beyaz renk çok lüks bir Bentley girdi. İçinden çıkan babamın eski arkadaşı, altmışlı yaşların ortasındaki Hacı Şerif amcaydı. Eskiden sadece iki marketi olan, birkaç defa hacca gitmiş bu mübarek adam son yıllarda hızla zenginleşmiş ve büyük bir market zincirinin sahibi olmuştu. Altındaki araba servetinin ne ölçüde genişlediğini ifade ediyordu. Haydar amcam, Hacı Şerif'i alarak bahçedeki masaya götürdü. Bunlar oturup sigara içerken birkaç dakika sonra da eskiden beri zengin olan pek çok döviz bürosu ve kuyumcusu olan hanzovari bir görünüme sahip, amcamın akranı diyebileceğim bir yaştaki Arap asıllı Usame kendisine hiç yakışmayan kırmızı Ferrarisi ve her yerine takıp takıştırdığı altın yüzük ve kolyeleriyle çıkageldi. Bir koltuk boştu, beklenen adam da ultra lüks minibüsüyle geldi. Tesettür giyim üzerine birkaç mağazası ve Anadolu’da iki avmsi olan 45'li yaşlardaki Cengiz'de son yıllarda iyice zenginleşmişti. İmam nikahlı 3 tane karısı olduğunu herkes değilse de bilen bilirdi. Masada tüm koltuklar dolmuştu ama o zaman Haydar amca ve eski iki arkadaşı Hacı Şerif ve Usame ve tabii bir de son gelen çember sakallı Cengiz, hepsi birden annemi mi sikecekti? Ahmet minibüsün arka kapısını açtığında aşağı inen uzun boylu ve beyaz tenli, biri siyah biri kızıl saçlı iki travesti ve onların arkasından inen daha sonradan çember sakallı'nın son hanımı olduğunu öğrendiğim o seksi türbanlıyı görmemle birlikte çılgın bir partiye düştüğümü hemen anlayıverdim. Kızlar masadakilere el sallayarak içeri girdiler. Cengiz masaya geçti. Bense o sırada ağacın arkasında bir yandan masayı bir yandan da evin içini gözetliyordum. Belli ki bu aşılması güç duvarların içerisinde çok şey yaşanmıştı. İlk olarak gözüme daha sonradan adının Semra olduğunu ve bu partiye ilk kez katıldığını öğrendiğim Cengiz'in imam nikahlı son eşi çarptı. Biraz sonra o iki travesti de seksi kıyafetler içerisinde aşağıya indiler. Annem salondan çıkıp 5 dakika sonra nefes kesici bir kıyafetle içeriye girdi. Tabanı kırmızı, rugan topuklu ayakkabısı, dizlerini biraz aşan ince siyah külotlu çorabı, beyaz ağırlıklı jartiyeri ve pers yeşili türbanıyla 5 metre ilerimde duruyordu. Elindeki 5-6 farklı renk ve modeldeki türbanı hemen yakındaki giysi dolabına bıraktı. Daha sonra o büyük dolaptaki çeşitli kıyafet ve aksesuarları kadınların ve travestilerin arada özellikle partner değiştirdikçe çıkartıp taktığına şahit olacaktım. Anneciğimin arkası cama dönük konuşurken gördüğüm mükemmel götü adeta nefesimi kesmişti. Kızıl ve siyah saçlı travesti ve Semra üç ayrı geniş yatağa oturmuş. Üçü de el aynalarındaki son hallerine göz atıyorlardı. Annem dışarı çıktı. Beyaz masaya doğru yürüdü ve sadece kilotlarını çıkarmadan bekleyenlerden yaş sırasına göre ilk önce Hacı Şerif geldi annemin yanına. Annem kısacık ateşli bir öpüşme sonrasında, Hacı'nın kilodunu eliyle çıkararak 20 saniye kadar sikini sıvazlayıp, sonra da götüne şaplak atarak onu içeri yolladı. Mütedeyyin iş adamı, kıçındaki kıllar ağaran Hacı Şerif annem Arzu'dan kıçına şaplak yiyerek Wonderland'e doğru yol alıyordu. Aynı prosedür diğer 3 katılımcı için de uygulandı. Son sıradaki Cengiz bu ritüeli uzatmak istese de annem buyurgan tavrıyla ona yolu gösterdi. Çılgın partinin, çılgın bir ritüelle start alması ve her şeyin büyük bir özenle yürümesi, her şeyi Fransızca tabirle "cream de la cream" kılıyordu. Çırılçıplak kalmıştım, bunca şeye şahit olduktan sonra artık korkacak da bir şey kalmamıştı. Kapı açık olduğundan usul usul çırılçıplak halde hemen arkalarından içeri girdim. Koca bir salon, küçük masalarda ağız toplarından vibratörlere, çeşitli kremlerden kırbaca kadar bir sürü farklı seks oyuncağının yanı sıra pahalı konyaklar, viskiler, şaraplar, purolar... Anlaşılan tabular yıkılmış ve hazzın sıcağı bütün katılımcıları aşktan ve zevkten uçurur olmuştu. Bütün bunların ortasında 4 ayrı yatak ve o 4 ayrı yatakta her türlü fantezi dönüyordu. Bu kuşkusuz dünyanın her yerinde olabilirdi ama bu seks partisini farklı kılan katılımcılarıydı. Bu odadaki bütün kadınları başta annem Arzu'yu, o travestileri sikmek istiyordum. Yetinmeyecek amcamın 20 cm civarındaki devasa yarrağını da şapır şupur yalayacaktım. Bütün aklım, heyecanım ve kalbim sikimde atıyordu. Bütün bunları gittikçe yükselen inlemeler ve odadaki afrodizyak etkili kokular da etkilemişti. Karşımdaki manzara gaspar noe ya da pasolini filmlerinden çılgın bir sahne değil, bir adım ötemde duran gerçekti. O esnada şunlar yaşanıyordu: Hacı Şerif ilk girmenin avantajıyla biraz öndeydi ve bir eliyle memelerini okşadığı kızıl saçlı afetin sikini diliyle canlandırmaya çalışıyordu. Haydar amcam yeni gelin Semra'yq o güzel sikini yalatıyordu. Semra da arada rakısını yudumluyor, annemle yiyişen kocası Cengiz'in çıkardığı vahşice sesleri duyup tecrübeli ellerde bir erkeğin ne hale geleceğini arada böyle bakarak iyice görüyordu. Usame ise diğer travestiyi sırtı kendisine dönük şekilde oturtup bir yandan götünü sikiyor bir diğer yandan da onun sikini sıvazlıyordu. Ortama daha dikkatle baktığımda annemin koltuk-yatak arası üzerinde sevişilen bu 4 mobilyadan en büyüğünde bulunduğunu gördüm. Bunun adeta sadrazam kayığı ya da bir çeşit devasa Kleopatra koltuğu olduğu söylenebilirdi. Annem Cengiz'in sikini yalıyordu ama ne yalama... Dilini adeta bir sanatçı gibi kullanıyor, Cengiz'in sikinin başını öyle güzel dilliyor, sonra ağzını açıp sikinin başını o küçücük bölgeyi ağzına alıp bırakıyordu. Diliyle damarlı yarrağının üzerinde adeta sörf yaparak Cengiz'in taşaklarına iniyor ufak ufak, hınzırca ısırıklarla Cengiz'i çıldırtıyordu. Annemin bu kadar uzun yıllar babamla geçen mutsuz evliliğinden sonra, belki de yıllar sonra kendini tatmin etmesiyle yüksek ve sınırsız cinsel arzuları açığa çıkmıştı. Sonradan öğrendiğime göre annem son 3 sene içerisinde kendisindeki cevheri öyle bir göstermiş ki bir sex mastera dönüşmüş, Wonderland dediğim bu seks vahasını en ince ayrıntısına kadar kendisi yaratmış. İşte o kadın şimdi Cengiz isimli muhafazakar zengin bir işadamını azdırarak saksosuyla kudurtuyordu. Bende kudurduğum için daha fazla dayanamıyordum. Annemin götünü siken Cengiz'in işini bitirmesinden sonra hemen içeri girecektim. Cengiz sikini çıkarıp annemin götüne değil suratına doğru getirerek sikini yalatmaya başladı. Boşalmaya yakın da çıkarıp Arzu'nun yüzünü dölleriyle kapladı. Tam o anda Hacı Şerif kızıl travestiyi amcam Haydar'ın kollarına bırakmış, Haydar'ın bıraktığı tazecik Semra'yı da Hacı Şerif yarrağının üzerine almıştı. Usame hala diğer travestiyle sikişiyor, bir gözüyle de Kleopatra Arzu'nun boşa çıkmasını bekliyordu. İşte tam o sırada içeri daldım. Herkes beni fark ettiği anda hemen yerinden kalktı. Onlar gibi çırılçıplaktım ve sikimden döller yere akıyordu. Ahmet boşalıp rahatlamış, Usame annemi beklerken kudurmuş, Hacı Şerif Semra'nın taze vücudundan bir anlık da olsa kopmasından dolayı öfkelenmiş, amcam Haydar ise çözemediğim şekilde bu vartayı unutarak ilk konuşan olmuş, gülümseyerek bana "hoşgeldin" demişti. Bizim kebapçı tuhaf adamdı doğrusu. Annemin dudakları, yanakları döl içindeydi. "Oğlum Deniz şey, ne denir ki?" "Annem ben hesap sormaya değil, sikişmeye geldim. Burası mükemmel." "Kızmadın mı yani?" "Seninle gurur duyuyorum ben, sen eşsiz bir community yaratmışsın, sen bir dahisin, seks tanrıçasısın." Herkes şaşkınlığı atlatmış, Hacı Şerif'in buraya nasıl girdiğime dair peşi sıra sorduğu soruların ardından, buradaki işleyişe dair birkaç şey söylemişti. En önemli şeyin hiyerarşi olduğu ve Arzu'nun buranın kraliçesi olduğu, en son katılanın en düşük rütbede olduğu gibi şeylerdi. Herkes çıplak bir şekildeyken süren bu 10 dakikalık diyaloğun ardından herkesin bir duş alması ve yemekten sonra devam edilmesi kararlaştırıldı. Usame ve elbette Usame'den bin kat daha fazla ben annemi sikememenin verdiği sıkıntıyla biraz tatsızdık. Herkes üzerini değiştirmek ve duş almak üzere odalarına çekildi. Haydar amcam da eliyle bana gel işareti yaptı. Onun odasına gittik. Yemek masasında bazı kuralların olduğu kapalı kıyafetlerle oturmak gerektiğini, ön taraftaki havuz başı partilerinden sonra bile yemek masasına mayo, deniz şortu ve bikini ile oturulamayacağı gibi kurallardan söz etti. Bana çok güzel bir gün geçireceğimi falan söyledi ama ben fena halde azmıştım ve az önce salondaki mükellef ve mükemmel sofradan bana bir ekmek kırıntısı bile düşmemişti. Göbekli ve biraz da kıllı olan amcamın vücudu hele hele o güzel ve hala yarı kalkık olan siki beni delirtmişti. Amerika'da defalarca gaylerle seks yapmıştım. Vücudumun ne kadar çekici olduğunu iyi biliyordum. Dayanamayıp arkasından dolanarak elimi o koca güzel sikine attım, dikleşen memelerimi de onun sırtına sürüyordum. Amcam azgınca hırlıyordu, bir elini o da benim arkama attı. Birkaç dakika böylece devam ettik ve öyle ani döndü ki incecik dudaklarımı kalın etli dudaklarıyla buluşturdu, adeta yiyordu beni, dişleri dudaklarımı koparacaktı neredeyse. Bıyıkları ağzıma giriyordu, öyle tatlı tatlı yiyordu ki beni ayaküstü. Aleti iyice kabarmıştı, beraber yatağa atladık. Amcamın kucağına oturup, dudaklarına yumuldum. Bıyıklı beni yiyordu. Elleriyle de memelerimi avuçluyordu. Öyle hırıltılar çıkararak boşalıyorduk ki annemin ve tezgahtar Aslı'nın odaya girmesiyle durabildik. Onlar da "hadi yemek hazır" cümlesinin, hadi kısmını söylerken bu manzarayla karşılaşınca bir anda donakaldılar. Pek çok şeye tanık olsa da annemi, oğlunun kaynının sikinin üzerinde ceylan gibi sekmesi şaşırtmıştı. Yaşananlar adeta film karesi gibiydi. Geldikleri gibi aniden bir şey söylemeden çıktılar. Hay aksi Aslı'nın burada ne işi vardı. Haydar'ım ve ben istifimizi bozmadık. 10 dakika daha sevişip beraber duşa girdik sonra da o yemek masasına ben de bahçede bıraktığım kıyafetlerimi giymeye gittim. Yemeğe biraz geç katılmıştım. Daha sonra tabii bunun da nahoş bir tavır olarak kabul edildiğini öğrendim. Aslı villanın arka girişinden 2 saat önce gelip bütün yemekleri yapıp, masayı hazırlamıştı. Masanın bir başında annem diğer başında Hacı Şerif amca oturuyordu. Masada seks konuşmak da yasak olduğundan, seks dışında bambaşka şeyler konuşuluyordu. Cengiz'in Başakşehir'de açacağı giyim mağazası, Hacı Şerif'in Taksim'deki kendi adını taşıyan lokantayı almak gibi tuhaf hayali, annemin yerli yersiz attığı şuh kahkahalar, Usame'nin altın fiyatları ve dövizin yükselişi üzerine attığı nutuklar ve ekonomik krizin varlığına ilişkin iddiaları ve ona menfi anlamda gösterilen tepkilerle birlikte yemeği tamamladık. Havuz başına geçip oturmuştuk. Benim aklım ne zaman sikişeceğimizdeydi ve en önemlisi Arzu'yu ne zaman bağırta bağırta sikeceğimdeydi. Tabii sonradan Haydar'dan öğrendim ki annemi buradaki saçmalıklara göre en son sikme sırası bendeydi. Tabii Haydar sağolsun sırasını bana verdi, artık sondan ikinciydim. Aslı elinde tepsiyle geldi. Bir fincan türk kahvesi dışında hepsi çeşitli içkilerden oluşuyordu. Herhalde türk kahvesini Hacı Şerif içecek derken, Hacı en önce buzlu rakıyı kaptı. Türk kahvesi içen annem dışında herkes çeşitli içkiler aldı. Ben de Usame'nin çok özel (pahalı demeye utandığından) dediği konyaktan almıştım. Yaklaşık bir saat geçmiş, herkes çakırkeyf olmuştu. Annem "hadi içeri geçelim" diye buyurdu. Sonra öğrendim ki yaşadığımız havuz başı rutininin ardından söylenen bu cümlenin anlamı 15 dakika sonra herkesin salonda hazır bulunması gerektiğiydi. Villaya girerken annem tarafından icra edilen malum ritüel birazdan yine başlayacaktı. Böylelikle anneme ilk kez dokunabilecek, dudaklarına kısa da olsa yapışıp sonra da sikimi yine kısa bir süre içinde olsa eline verebilecektim. Annem salonun girişindeki koltukta sırayla bu muameleyi herkese çekiyordu. Herkes tadı damağında kalarak salona giriyordu. Sıra sonunda bana gelmişti. Dudaklarına öyle bir yapıştım ki hem süreyi bir dakikadan fazla ihlal ettim hem de annemi kendime çekerek yine yapmamam gereken bir şeyi yapmıştım. Bunun üzerine Usame ve Hacı bana dönük olarak kibarca bir uyarı yaptılar ve o anda bitirdik. Annem ceza olarak sikimi de sıvazlamamıştı. Şerif yine Semra'yı domaltmak üzere hazırlamıştı. Cengiz siyah saçlı olan travestinin sikini yalarken, travesti de onun deliğini yalıyordu. Amcam Haydar Aslı'yı götünden sikiyordu. Kızıl saçlı travesti de bana kalmıştı ama ağır tempo giderek annemi izliyordum çünkü Usame denen herifin ağzının suyu akıyor, annemde ona striptiz yaparak onu çıldırtıyordu. Daha sonraları Usame'nin annemle evlenmek için anneme defalarca mal varlığının yarısını önerdiğini, anneminse bunu düşünmeden her defasında reddettiğini öğrenecektim. Annem Usame ile evlenmek istemese de onunla sevişmeye bayılıyordu. Bu her halinden belliydi. Annem Usame için öyle bir şey giymişti ki neredeyse aklım çıkacaktı. Kızılla annemi izleyerek azgınca öpüşüyordum ki amcam yanına çağırdı bizi. Sonra dudaklarıma saldırdı, fena azmıştık. Kızılda bir yandan sikiyle arkamı zorluyordu. Haydar eliyle kızıla Aslı'yı gösterdi. Aslı'nın da süt gibi vücudu vardı. Amcam arkadan bana ağır ağır sokmaya başladı. Aslı da kızılın yarrağını yalıyordu. Annem Haydar amcama seslendi. "Haydar oğlum nasıl? Canını çok yakma" "Arzucuğum oğlundaki göt sen hariç buradaki dört karıda da yok. Oğlun götünün bu güzelliğini senden almış." "Oğluşum, aşkım seni Hacı'dan sonra alıcam." Annem duş alıp geldikten sonra Hacı annemi sikecekti. Cengiz'in sikini yalayıp Haydar'ımın sikini sıvazladığım o anlarda omzumdan tutarak "Burada gördüğün bu insanlar nasıl bu hale geldi diye merak ediyorsundur, annen öyle bir aşifte ki hepimizi yoldan çıkardı. Ama bedeli ne olursa olsun annenin koynuna girmek her şeye değer." "Haklısın ama bana daha tadına bakmak kısmet olmadı." "Olacak, olacak... Annen bugün çok daha azgın, tam yemelik zamanında. Herhalde Arzu'yu çıldırtan senin gibi bir yağız delikanlıyı koynuna alacak olması. Bunları yalıyorsun da eee bizim başımız kel mi? Haydi annenin amına girmeden ıslat şu koca oğlanı..." Hacı Şerif'in sikini yalamaya başladım. Hacı Şerif'in yaşına bakarak yaptığım tahminin aksine siki sımsıcak ve damarlıydı. Annem gelmişti işte, Hacı yarrağını ağzımdan çekip anneme doğru hareketlendi. Aynı Cengiz'in son karısına yaptığı gibi domaltır bir pozisyona getirdi. Hacı annemi çatır çutur bağırtarak sikerken ben de farklı kombinasyonlar dahilinde diğerleriyle sikişmeyi sürdürüyordum. Hem Semra'yı sikerken hem de bana defalarca kez aşık olduğunu söyleyen Aslı'nın içindeyken annemin öncesinde heteroseksüel tarafımı ayakta tutmaya çalışıyordum. Hacı'nın artık işi bitmiş sıra bana gelmişti. Annem duşa girdiğinde ben de Semra'nın içinden çıktım. Yemek sonrasında havuz başındayken bol bol ceviz ve fındık yemiştim. Şimdi de final maçı öncesi cinsel isteğimin sönmemesi için daha fazla boşalmayacak, sadece salonun başındaki dev ekranda oynayan pornoyu izleyip, dinlenecektim. Yaklaşık yarım saat olmuş, heyecanla beklediğim kadın hala görünmemişti. Bunun üzerine içeriye gidip, duşa baktığımda Hacı'nın annemi yiyip, sonra da sakso çektirişini bir 10 dakika izlemek zorunda kaldım. Doğrusu çok güzel sevişiyorlardı. Artık dayanamayarak Hacı'yı hem uyardım hem de kuralları hatırlattım. O da benden özür dileyip, annemin dayanılmaz olduğunu söyledi. Hacı çıktıktan sonra anneme "Saatlerdir bekliyorum, hemen burada yapalım, anne dayanamıyorum kadınlığına, neredeyse ağlatacaksın hadi ya" "Aşkım özür dilerim, bu kuralları ben koydum şimdi de uymazsam olmaz. İçerideki dolabımdan istediğin kıyafeti getir bırak. Yukarı kata çık özel oda var, orada duş alıp, bekle beni. Annen seni orada ebediyen erkeği yapacak bitanem." İstemeye istemeye dediklerini yaptım. Yarım saat sonra annem geldi. Bugün onu çok farklı kıyafetler içerisinde görmüştüm ama ben evdeki gibi giyinmesini istemiştim. Beyaz bir başörtüsü ve normal bir kıyafet. Annem içeri girdiğinde ayağa kalktım, kapının eşiğinden bana gülümsüyordu. Anneme doğru gidip kapıyı kapattım. Bir nefes kadar yakındım ona artık, gözleri gözlerimdeydi. Anın zevkini çıkarmak için ağır hareket ediyorduk. Filmlerdeki gibi burnumuzu ve yüzümüzü birbirine sürtüyor, hırıltılı seslerle, vahşi arzularla koklaşıyorduk. Dudaklarıma azgınca saldıran Arzu oldu. Öyle ani ve şiddetli şekilde atıldı ki adeta yiyordu dudaklarımı, elleri sırtımdan kalçalarıma doğru inmiş, kalçalarımı mıncıklıyordu. Ben de annemin kalçalarında kadife teninde parmaklarımı gezdiriyordum. Yavaş yavaş adımlarla beni yatağa atıp, sikimi avuçladı. Diliyle sikimi buluşturduğunda annemin tadına iyice varmaya başladım. Dokunuşları öyle ustaca, zamanlaması o kadar doğruydu ki çıldırtıcı iniltiler çıkarmaktan geri duramadım. Bir erkeğin siki ve taşaklarıyla oluşan bütünlüğün tamamından yararlanmasını öyle güzel beceriyordu ki, en hassas bölgelerimi şevhetli dil darbeleriyle ıslatmıştı. Bana sürekli kocacım ve artık kocamı buldum diyordu. Sikim boşalmaya çok yaklaştığında tamamen ağzının içine alıp git gele başladım. Bunu yaptığı sırada bacaklarımın arasından bana azgın ve çapkın bakışlar gönderiyordu. Ağzına sular seller gibi boşaldım, ağzındaki döllerimi iştahla yuttu, diliyle dudaklarının kenarında kalanları da güzelce temizledi. Annemin iri memelerine artık dalma zamanı gelmişti. Memelerini göstermeden öyle güzel avuçluyor ve beni kıvrandırıyordu ki neredeyse dayanamayıp saldıracaktım. Ama Arzu ben kıvranırken bir anda çat diye açıverdi ve ben önüme serilen iri memeleri gözlerimle biraz inceledikten sonra ağır ağır avuçlayarak dillemeye başladım. Annemin eli kadınlığındaydı. Bense annemin oldukça iri ve dikleşmiş memelerini avuçluyor, annemin de bir eliyle ittirdiği kafamı bu yemelik tombik memelerin arasına gömüp orada kalmak istiyordum. Annemin iniltileri her geçen dakika arttıkça memelerinden yavaşça bal kutusuna inmenin zamanı geldiğini anlayarak dilimi kadınlığına yavaş yavaş daldırdım. Sulanan amcığı öylesine yavaş ve aralıklı yalıyordum ki annem iyice azıyordu. Annemin yangınına son vermek üzere bacaklarını kaldırarak sikimin başını amcığına dayadım. Çok azmış olmama rağmen daha çok azmış olan annemin "sok sok kocacım" "sik artık kocacım" diye inlemelerini duymak çok hoşuma gidiyor ve annemin arzulayan bakışlarına karşı sikimin başını ağır ağır sokuyor sonra da tamamen çekiyordum. Ağır ağır sadece başını sokup çıkarırken sonunda dayanamayıp öyle bir soktum ki annem "ahhhhhhahahahhhhhhhh" diye bağırarak bütün evi inletti. Ben de 8-10 defa sokup çıkardıktan sonra Arzu'nun amcığına boşaldım. Hemen ardından anneciğimin yanına uzanarak 10 dakika boyunca ateşlice öpüştük. Dudaklarımı annemin boynuna oradan da ağır ağır koltuk altına doğru götürmüştüm. Koltuk altını yalıyordum. İçimde annemin her kuytusunu keşfetmek için öyle bir arzu vardı ki... O gece annemle o villada sabah saat 9'a kadar korkunç bir iştahla seviştik. Aslı'nın yemeğin hazır olduğunu haber veren sesiyle çırılçıplak ve koyun koyuna uyandığımızda saat 4'e geliyor ve bizi yeni bir parti bekliyordu. İletişim formundan mesaj atın erkeklerim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Babam Kendi Elleriyle Beni Orospu Yaptı

Abim Beni Sikince Gay Oldum

Annem Beni Dostuna Siktirdi